Köyümüzün geçmişine yönelik bakıldığında zengin bir folklorik yapısı olduğu görülür. Bu çok önceleri bir alt yapıya sahip olduğunun delilidir. Çok yaşlı ve zihni yerinde olan kişilere kulak verildiğinde işte bu gerçek gün yüzüne çıkıverir. Bu bilge kişilerin verdiği bilgiler ışığında konuyu ele alırsak belli başlı kültürel etkinliklerimiz şöyledir:
SEYİRLİK OYUNLAR
Bu oyunlar kadınlı ve erkekli olmak üzere baştan iki kısma ayrılır. Erkeklerin oynadıkları içeride ve dışarıda olurken, kadınlarınki sadece içeride oynanmaktadır. Oyunlar insan, hayvan ve benzeri taklitler yapılarak insanlara ders vermek, hoşça vakit geçirmek, boş zamanları değerlendirmek, geçmişin değerlerini geleceğe taşımak, becerileri geliştirip kendine güvenlerini ortaya koymak gibi meziyetler için yapılırdı. Örneğin: Oyuncular oyunların çeşitlerine göre, postları, kalın paltoları, şalvarları, poşu ve şubaraları giyerler; kuşak, palaska, örme, zelebağı, sicim ve urgan gibi malzemeleri kuşanırlardı. Başlara leğen, boyunlara kemiklerden oluşan bir dizi gerdanlık, yüzlerde tencere boyası, un ve yün… Ellerde baston ya da sopalar olurdu. Bazen yanında köpek, kucağında çocuk, altında eşek gibi canlı nesneler de kullanıldığı olmaktaydı. Malak boncukları, tongul, püskül, zil, çan, dahı, def, zaan ve yedek gibi sesli alet ve edevatlardan oluşan adeta müzik orkestrasını andıran karışıma, bazen alkış, ıslık, zılgıt ve naralar eşlik ederdi. Bu heyula genellikle düğünlerde, nişanlarda ve bayramlarda yapılırdı. Kadın olsun, erkek olsun, köy odalarında, kalabalık misafirliklerde de oynandığı söylenmektedir.
Erkek oyuncular kadın, kadın oyuncular da erkek kostümlerini giyebilirlerdi. Bu şenlik ve şamata büyüklü küçüklü her kesimin ilgisini çeker, rollerini iyi icra eden oyuncular ise üne kavuşurlardı. Deli Zalif’in Sülüman (Süleyman Çetinkaya), Alâa’nın oğlu (Ali Osman Eroğlu), Esekâ (İsmail Şahin), Esekâ’nın Camal (Cemal Şahin), Aylıkçı (Ali Osman Doğan), Guş Ferzi (Fevzi Eroğlu), Gara Memed (Mehmet Eroğlu), Deli Memed (Mehmet Çetinkaya), Deli Sadik (Sadık Solak), Kamil Doğan gibi değerli büyüklerimiz bu ünlüler kervanında yer alırlar.
Oynanan oyunlardan bazılarının isimleri şöyledir: Kadı oyunu, cenderme oyunu, hoca oyunu, yüzük oyunu, arı oyunu, kim vurdu oyunu, aynalı bebek oyunu, berber oyunu gibi oyunlar revaçta olup, sevilerek seyredilirdi.
ÇOCUK OYUNLARI
Çocuklar arasında oynanan oyunlar daha çeşitli ve onların seviyelerine göredir. Çelik oyunu, not oyunu, saklambaç, değnek tengime oyunu, güvercin taklası, uzun eşek, ayı gördüm oyunu, kemer oyunu, ip atlama, top, salıncak, kar topu oyunu, mazı oyunu, kör ebe oyunu, çeşitli çizgi oyunları, zeka oyunları, yağ satarım bal satarım oyunları, sek sek oyunu, değişik taş oyunları, ayı çevirme oyunları, evcilik oyunları, bebek oyunları, yaş odunlardan deve yapma oyunları bunların en önde gelenleriydi.
Ayrıca yeri ve zamanı olmadan oynanan oyunların varlığı da görülür. Aşık, beş taş, on taş, dokuz taş, ceviz oyunu, kağıt oyunları ve benzeri oyunlar gibi. Kız çocukları arasında da evcilik, gelincilik, bebek yapma, anne olma, oda kurma gibi oyunlar sayılır…
SEYİRLİK HALK OYUNLARI
Kış gecelerine has olan “saya gezme” oyunu apayrı bir güzelliğe sahipti. Koyunlara koç katımından yüz gün sonra yapıla gelen bir gelenekti.
SAYA GEZME
Köyün gençleri hep bir araya gelirler. Bu iş için arap, köse, gelin, haberci, bekçi, değnekçi gibi roller vardır. Kendi aralarında rollerin paylaşımı yapılır. Postları giyinen, değişik kostümlerle değişik bir görüntüye bürünen kösenin belindeki geniş palaskaya bir değnek bağlanır. Bu değneğe de zil, dahı, çan, kazanlar(çok iri olan koç zilleri) dizilir. Saya başı, diğer oyuncular ve etrafındakiler defler, ıslıklar, heyheyler, çocukların bağırışmaları ve köpeklerin havlamaları eşliğinde her eve uğrayarak hünerlerini gösterirlerdi. Kadın elbisesini giyen erkekler oynarken, kösede sırtı üstü yere yatar. Birileri oyunculardan olan gelini veya kızı kaçırır, bekçi olan oyuncu kösenin başına gelerek ona;
Köse gitti dolambaca,
Bıyığı battı bulamaca.
Kalk gidelim allı kösem,
Gelin gitti uyumaca.
diyerek köseyi uyandırır ki gelini kaçırmışlardır. Bekçi ve değnekçi gelini kurtarmaya çalışırlar. Onları kovalayanlar arasında kıyasıya bir boğuşma başlar ve sonunda işler hep tatlıya bağlanırken, ev sahipleri de bir hediye verir. Tüm evler gezilir, toplanan bulgurlar satılır ve gençler arasında tel tel çekme, helva yapma, tavuk alıp yeme gibi isteğe bağlı olarak değerlendirilirdi. Hatta bu saya gezmeler yakın olan köylere gidilerek oralarda bile icra edilirdi.
KADI OYUNU
Düğünlerde veya kışın köy odalarında “kadı oyunu” çıkarmak çok eğlenceli olurdu. Şöyle ki:
Köy ahalisi büyük bir odaya doluşurlardı. Kapıdan içeriye aynen domuza benzetilmiş birisi girer çevreyi koklayarak homurdanmaya başlar. O sırada köpeğe benzetilmiş bir başkası gelerek hemen domuza saldırır, köpeğin havlayarak domuzu boğması ve oradan dışarı kaçırmasından sonra, köpeğin bazılarının üzerine siğmesi güldürüp kırar oradakileri. O sıra sadece don-göynek kalmış birisi, eli yakasında titreyerek “üşüdüm-buydum” diyerek girmesiyle köpek dışarı kaçar. Eli tüfekli bir eşkıya veya çete, iki kadın elbisesi giyinmiş kişilerle içeri girer ve başlatır kadınları oynatmaya. İşte tam bu sırada kadı giyinimli birinin girmesiyle oyuncular kaçmaya başlasa da “hiç kimse kıpırdamasın ve kaçmasın” diye talimatlar veren kadının emrine karşı gelemezler ve istirahat memuru hemen onları durdurur. O sıra kucağı çocuklu bir kadın da gözükür. Kadın çocuğu için yalvararak dilenmektedir. Kadı mahkemeyi kurar ve bir konuşmayla suçluları tespite çalışır. Muhtardan çeşitli bilgiler alır. Kadı, “bu köyün huzurunu kim bozuyor? Bir çete bu köyde nasıl kadın oynatabilir? Bu insanları kim soyup soğana çevirmiştir? Bu kadına niçin bakılmayıp dilenci durumuna düşürülmüştür?” gibi soruların cevabını arayarak tez elden bu kişilerin bulunarak kendisine teslim edilmesini emreder. Halkın “aha şu, aha bu” diyerek göstermesi üzerine jandarmalar suçluları yakalayıp kadıya teslim eder, o da onlara birer ceza verir.
Kısaca değindiğimiz bu oyun sabahlara kadar sürerken seyircileri de gülmekten kırıp geçirir. Bu oyunda çoğunlukla rol alanlar şunlardır.
Kadı rolünde Ali Osman Eroğlu. Muhtar rolünde Hacı Kazım. İstirahat memuru rolünde Hatıp (Osman Arslan). Buydum rolünde Ali Ceylan (Sarığızlının Ali). Çete rolünde Cemal Şahin. Köpek rolünde Süleyman Çetinkaya (Deli Zalifin Sülüman). Domuz rolünde Ali Osman Doğan (Aylıkçı). Çocuklu kadın rolünde Kamil Doğan. Kadın oyuncular ise; Mehmet Çetinkaya (Deli Memed) ve Hasan Eroğlu (Körseyitlerin Hasan).
AYNALI BEBEK OYUNU
İki kişiyle oynanan bir oyundur. Usta oyuncunun elleri bebek şeklinde giydirilerek donatılır ve yüzüne bir poşu örtülür. Yere sırtı üstü yatarak bebek şekline getirilmiş ellerini arkadaşının def eşliğinde söylediği türkülerin havasına uygun bir şekilde oynatır ki seyredenler gülmekten kırılıp geçer.
Bu ve buna benzer oyunlar, kadınlar ve erkekler arasında uzun kış gecelerinde sıkça oynanır. Bu seyirlik oyunların önemli olanlarının detaylarını yazarken, diğerlerinin de sadece isimlerini hatırlatmakla yetindim.
Çok eskilerde okuma yazma az olduğundan köy odalarında veya misafirliklerde insanlarımız, çoğunlukla hikayeler, masallar, destanlar, olmuş ya da olmamış olaylar, cinlerle ilgili anlatımlar, peygamber ve sahabe kıssaları, Hz.Ali’nin cengâverlikleri, Karadavutlar, eşkıyalar, ihtilâller, savaşlar, kara basanlar, al bastılar ve benzeri anlatımlarla vakitlerini geçirirlerdi.
Köyümüzde yetmişli yılların başlarına kadar işletilen odalar vardı. Bu odalar gençler ve üstündeki insanlar için ayrı ayrı olurdu. Onbaşıların odası, Aşşâ oda (Yahyaların), Göoğlanların odası, Kör-seyitlerin odası, Halil Kâanın Omarın odası (Abbas ile ortak), Eğitmenlerin odası, gibi odalar halka açık olarak hizmet verirken, uzaktan gelen bilinmeyen yabancı misafirlerin otelleri konumunda görev yaparlardı. Odalar son zamanlarda işlevini kaybederek tarihin sahifelerine atılmışlardır.